
Metrekareyi dönüme çevirmek gerekirse — 1 dönüm = 1.000 m² sayarsak — kampüsün alanı yaklaşık 1.035 dönüm ediyor. Bu, neredeyse bir küçük kasaba kadar— barınma, lojman, sosyal tesis, spor alanları, duruşma salonları, adalet yapıları ve hizmet binalarıyla bir arada.
Ek olarak, kampüs içinde mahkûmlara ayrılmış alanın 437.000 m² olduğu da belirtiliyor. ([Vikipedi][1])
Boyut Ne Anlama Geliyor?
1000 dönümlük bir alan… Bu, basitçe “çok büyük” demekten öte; bir yerin hem fiziken hem de toplumsal bağlamda “kendi içinde bir dünya” olabileceğini gösteriyor. Düşünsene: 8 kapalı L tipi cezaevi bloğu, 1 açık cezaevi, lojmanlar, sosyal tesisler, duruşma salonları, hastane, kantin, spor/rekreasyon alanları… Yeterli alan olmasa, böylesi bir kompleks kurulamazdı.
Geçmişten Günümüze – Silivri’nin Rolü ve Yeri
2005–2008 yılları arasında inşa edilen Silivri, İstanbul’un eski, yetersiz cezaevlerini kapatıp daha modern, yüksek kapasiteli ve planlı bir sistem kurma çabasının ürünüydü. ([Vikipedi][1])
Açıldığında kapasitesi yaklaşık 11.000 kişi olarak belirlenmişti. ([Vikipedi][2]) Ancak kampüs, sadece bir cezaevi değil — içinde duruşma salonları, adli işlemlerin yapılabildiği alanlar, lojmanlar gibi geniş bir infaz‑adliye kompleksi hâline dönüştü. Böylece hem ceza infazı hem adli süreç hem de lojistik ihtiyaçlar tek bir dev kampüs içinde toplanmış oldu.
Bu özellikleri, Silivri’yi yalnızca fiziksel olarak büyük kılmaz; aynı zamanda Türkiye ceza infaz sistemi, adalet süreçleri ve toplumsal tartışmalar açısından merkezi bir konuma da taşır.
Toplumsal Yansımalar: “Büyük Kampüsün” Sorumlulukları
Kapalı Dünya mı? Kamusal Alan mı?
Bir cezaevi normalde “içeridekiler dışarıdan izole” bir mekan algısı yaratır. Fakat Silivri gibi büyük kampüslerde — özellikle duruşma salonları, adliye süreçleri, lojmanlar, sosyal alanlar gibi yapılar eklendiğinde — bu cezaevi “kendi içinde bir mini şehir” hâline gelir. Bu, infaz sisteminin şeffaflığı, adalet sürecinin görünürlüğü, lojmanlarda görevli personelin sosyal hayatı gibi pek çok ekseni beraberinde getirir.
Fazla Yoğunluk ve Kapasite Zorlukları
Ancak devasa alan ve ideal plan her zaman ideal sonuç vermiyor. Bazı kaynaklar ve araştırmalar, Silivri’de kapasitenin üzerinde mahkûm bulundurma olgularına dikkat çekiyor. Örneğin kampüsün resmi kapasitesinin iki katından fazla kişi barındığı iddia ediliyor. ([BoldMedya][3])
Böyle bir durum hem mahkûm hakları hem de insan onuru, hukuksal adalet, bakım–hijyen–sağlık gibi konularda soru işaretleri doğuruyor. Bir kampüs ne kadar büyük olursa olsun, içinde yaşayan insan sayısı ve koşulları belirleyici.
Gelecek & Olası Senaryolar – Kampüs Ne Kadar Değişebilir?
İleriye dönüp bakarsak, Silivri kampüsünün alanı, işlevi ve toplumsal yükü birlikte yeniden değerlendirilebilir. Bazı olası senaryolar:
Cezaevleri kapasitesi, bireysel hücreli sistemler ve insancıl infaz politikalarıyla yeniden planlanırsa — büyük kampüslerin rolü azalabilir.
Alternatif infaz modelleri (denetimli serbestlik, elektronik izleme, toplumsal yeniden entegrasyon, rehabilitasyon merkezleri) yaygınlaşırsa — bu kadar dev kampüslere ihtiyaç azalabilir.
Cezaevleri, toplumsal hafıza, insan hakları, rehabilitasyon, infaz-ihanet dengesi gibi kavramlarla yeniden tanımlanırsa — kampüs içi mekanların, adliye, psikososyal destek ve eğitim birimlerinin önemi artabilir.
Bu da demektir ki; alan büyüklüğü kendisi bir sonuç değil — cezaevi sistematiği, hukuksal yaklaşım, toplumun adalet anlayışı ve politikalarıyla yakından bağlantılı.
Sorularla Düşünelim
Büyük bir kampüs — yeterli alan ve fiziksel donanım demek; ancak bu gerçek anlamda “insan haklarına uygun infaz ve yaşam koşulu” sağlamak için yeterli mi?
Cezaevlerini tek tek küçültmek, küçük ama daha insancıl hücreler ve toplumsal yeniden entegrasyonla birleştirmek mümkün olabilir mi?
Cezaevlerini sadece “ceza” alanı değil, adalet, rehabilitasyon, toplumsal yeniden yapılanma alanı olarak görmek; bu düşünce sistemimizi ne kadar değiştirmeye hazırız?
Sonuç – Dönüm ve Ötesinde Bir Değerlendirme
Silivri Cezaevi kampüsünün yaklaşık 1.035 dönüm civarında olması — fiziken ne kadar büyük bir alanla karşı karşıya olduğumuzu gözler önüne seriyor. Ancak bu “dönüm sayısı”, aynı zamanda sorumluluk, insan hakları, adalet sistemi ve toplumsal vicdan için de bir ölçüt.
Bu yazıda, dönüm üzerinden başlayan bir merakın — mekânın büyüklüğünün ötesine geçip, cezaevi sisteminin anlamına, toplumsal yansımalarına ve geleceğe nasıl dokunduğunu birlikte düşündük.
Sorularla kapanışı bırakıyorum: Fiziksel “büyüklük” ne kadar insanî, ne kadar adil? Cezaevi gibi yerler sadece mahkûm barındırma alanı mı, yoksa toplumsal sorumluluğumuzun bir yansıması mı?
[1]: “Marmara Cezaevi – Vikipedi”
[2]: “Marmara Prison”
[3]: “Insider araştırdı: Silivri, dünyanın en büyük 7 hapishanesinden biri”